Ayakta alkışladığım oyunlardan oldu Rüstemoğlu Cemal’in hikayesi. Oyun tek kişilik, aslında bir çeşit meddah formu diyebilirim. Değerli hocamız Levent Üzümcü’yü büyük bir keyifle izledik ve en kısa zamanda bir kez daha gideceğim izlemeye.
Oyun Ege
havalarında başlayınca daha da hoşuma gitti. Levent hocanın ufak sirtaki oyunu
ve orkestranın güzel müzikleri bizi Girit’e götürdü. Bu arada sahne dekoru o
kadar güzel kurgulanmıştı ki. Tam karşınızda devasa büyüklükte barok bir
çerçeve içinde Galata Kulesi, deniz, gökyüzü, bir de martı… Ağacın gövdesini ve
devamını unutmadım elbet.
Seyirciyle
de ara sıra diyaloga girdi Üzümcü ve çok hoştu. Ne eksik ne de fazla… Oyucu
usta olunca tabi nerede ne yapması gerektiğini gayet iyi biliyor.
Bu tek
kişilik oyunda birçok karaktere bürünüyor sanatçı. Çocuk oluyor, baba oluyor,
işçi oluyor, aşık oluyor… Oluyor oluyor ve o kadar güzel oluyor ki...
İnsanı
anlatıyor tek bir insan. Ve sık sık diyor ki; “insan ölünce ölmez, insan umudu
biterse ölür ve en büyük yolculuk insana olandır.”
Sanatçıda
birçok karakteri izledik. Kiminin tek bir repliği varken kiminin belki bir
sayfaya yakın tiradı var… Hepsi birbirine yolculuk halindeydi farkında olmadan.
Belki de hayatımızdaki en anlamlı ve bir o kadar da zor olan yolculuk insana
olan yolculuk.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder