Bazı filmler vardır; aksiyondan, gereksiz gürültüden arınmış, belki tek bir adamın oynadığı öte yandan birçok yerde gözlerinizi yaşartır, ummadığınız anlarda bir resim koyar önünüze dev prodüksiyonların icatlarına nispet yapar gibi…
2021 Hint yapımı Sunny’de böyle bir film işte.
Pandemide
karantinada kalmak zorunda olan bir adamın yaşadıklarını görüyoruz. Karantina
süresi dolana kadar baştan sona adım adım gerek psikolojik gerekse somut
devinimlerle geçen hikâyede yaslanılan hiçbir şey yok… Ne abartılı müzik ne de
gereksiz bir sahne.
Hatta Sunny
balkondan dışarı bakarken yağmur yağar ve turuncu şemsiyeli biri geçer yoldan.
Manzara o kadar güzeldir ki; şemsiyenin yansımasını dahi görürüz yerde birikmiş
yağmur suyunda. Çok da güzel bir müzik başlar ama yönetmen bu sahneye yaslanmak
istememiş… Bunu hissettim çünkü bir anda gidiyor o sahne.
Sunny
başarılı “olamamış” bir müzisyen. Dubai’de yaşıyor. Eşiyle ayrılma arifesinde
ve eşi de hamile. Filmde sadece Sunny’i görüyoruz. Diğer karakterler sadece
telefonla sınırlı. Sunny covit olmuştur karantina sürecini beş yıldızlı bir
otelde geçirmek ister.
Hayatında
bir şeyler de ters gitmektedir. Müziği de bırakmıştır ta ki telefonda onu
terapi eden doktor “kızın için bir beste yap” diyene kadar. İlk gün biraz
bilinmez geçer. Odadaki tüm içkileri içer, bu ona hem iyi hem de kötü gelir.
İçkiler bitince resepsiyonu arar ve içki ister fakat otelin kuralları birkaç gün
önce değişmiş ve odada mevcut olan içkilerden başka içki veremeyecekleri
kararını almışlardır.
Sunny buna
çok öfkelenir. Yerde otururken sehpa üzerinde bir karınca görür ve üzerine
bardağı kapatır “sen de burada hapis kal” der.
Ertesi günse
karıncadan bir tutam toz şekerle özür dileyerek onu serbest bırakır. Sunny’nin
iç dünyasının dışa yansımalarını tüm gerçekliğiyle izlediğimiz filmde buna
benzer birkaç resim daha görüyoruz. Beni çok etkileyenlerden biri de telefonda
bir doktordan aldığı terapilerdi.
Sunny yalnız
kaldığı koca otel odasında çok da yalnız değildi aslında. Balkondan denizi
izlerken üst katta kalan bir kadınla tanışır. Tabi sadece balkon konuşmaları
geçer aralarında.
Pandemi bahane belki; işin aslı insan yalnız kalınca kendini dinliyor mu, dinliyorsa ne duyuyor, çıkardığı sonuç nedir… İçimizden birçoğumuz bunu yaşadı. Ne anladığımızı tartışmak çok da gerekli değil belki. Ama bu filmde bunu rafine bir şekilde görüyoruz.
Doktor Sunny’e hiçbir şeyden vazgeçmemesini öğütlerken kızı için bir beste yapmasını istemişti ve Sunny o gece uyumayıp çalıştı. Üst komşusunun karantinada son günüydü ve besteyi balkondan dinlemiş sabah otelden ayrılmadan Sunny’i aramıştı. “Mükemmel bir beste” demesiyle Sunny hayatın ona bir şans daha verdiğine inanmaya başladı.
Bir mucize daha oldu ama onu da siz kendiniz izleyin bence.
Filmin tek başrolü Jayasurya’nın da hakkını vermek gerek. Gerçekçi bir adam olan Sunny, zamanı geldiğinde otelden ayrılacaktır ve son kez süitini gezerken vedalaşır gibi; bir bitkinin neler yapabileceğini, bir fuların aslında çok manalar taşıdığını, birkaç saat önce konuştuğun insanın aniden dünyayı terk edip gidebileceğini tüm çıplaklığıyla öğrenmiştir. Ve bu olgunluğu ve büyümüşlüğü tüm bedeninde hissederiz.
Kader dediğimiz olgu, yani ölümle yaşam arasındaki bu ince çizgi hepimiz için hem somut hem de soyut manalar taşıyor. Film; sadece insan olduğumuzu, öte yandan aslında “olmadığımızın” idrakiyle sayılı zamanımızı çürütmemiz gerektiğini içimize işliyor.
Yalnızlık denen şeyle dans et deseler; çoğu insan “hadi oradan” diyebilirdi bu günlere kadar ya şimdi?
BtL