11 Ekim 2024 Cuma

Kök

 

Uzun zamandır güzel bir oyun dileniyordum nihayet önüme düşüverdi. Oyunun adı Kök fakat adından ziyade Yusuf’un söylediği bir söz Kök’ün yerini aldı hafızamda; “dün geçti mi, peki yarın gelecek mi?”

Bitmesini istemediğim bir monolog oldu Kök. Yusuf’u Hasan Fehmi Gökdeniz canlandırıyor. Dekor efsane. Efsane derken kafanızda olağandışı bir şeyler canlanmasın. Solda üzeri kitap dolu bir çalışma masası, sağda şövale, üzerinde bir tuval, etrafında boyalar, sehpa en güzeli de elektrikli ocak. Aklıma resim yaptığım, atölyelerden çıkmadığım yıllar geldi ve tabi başta kulakları çınlasın Yücel Dönmez hocamın atölyesi… Boyalar, tuvaller. Uzayan sohbetler, kıllar, fikirler, hayaller, umutlar…

“Dün geçti mi, yarın gelecek mi?” lafı koca bir şemsiye gibi açılıyor tepemizde… Sözün devamını bekleyeceğim yerde ona takılıyor aklım. Yarının gelip gelmeyeceğinden emin değiliz ama hep planlar içindeyiz diyor içimde bir ses…

O esnada Yusuf alıyor eline boyayı fırçayı tuvale bir şeyler karalıyor ve konuşuyor da aynı zamanda. İki ayrı kafanın tek bedende hayat bulduğu oyunda insan olma çabası irdeleniyor. Ve insan olma yolunda çaba sarf ettiğini zannedenlere göndermeler yapılıyor… Zaten toplumların en büyük derdi oldum diyen olmamışların varlıklarına maruz kalmalarıdır.

Ne oldu? Sanat doğdu… Neden? İnsan anlatmak istedi. Hep bir derdi vardı insanın. Yusuf’un da derdi vardı. Derdi büyüktü. Uyarıyordu dostunu durmadan, “etme eyleme” temeline dayalı duraklar koyuyordu arkadaşının önüne. Ama nafileydi… “Fuzûlî okuyorsun ama fuzuli okuyorsun” diyordu alaylı ve ağlamaklı bir ifadeyle.

Siz şimdiye kadar kimi durdurabildiniz ya da kendiniz durmayı denediniz mi hiç?



Merhaba Halikarnas Balıkçısı

  Merak ettiğim bir oyundu “Merhaba Halikarnas Balıkçısı” Sebebi kırmızı çizgilerimden biri olan M. Cevat Şakir anlatısı olması. Bu bir an...