Film Niko Pirosmani’nin bir yapıtı ile başlıyor. Pirosmani çok da alışkın olmadığımız ya da pek duymadığımızı “naif sanat” yani çocuksu çizimlerin hâkim olduğu bir stile sahip diyebiliriz. Yalın ve düz çizgiler kullanılarak ortaya konan eserler.
Ben ressamların hayatlarının ilham verdiğini düşünürüm hep.
Çok fazla ressam tanıdım, atölyelerde çok zamanlar geçirdim. Gerçekten onların
hayata bakış açısı dünyalılarınkine pek benzemez. Filmde de onu görüyoruz.
Benim en çok hoşuma gidense filmin Pirosmani’nin tablolarına benzemesi.
İnsanlar, hayvanlar, insanların ve eşyaların duruşları, o durağanlık inanılmaz.
Sadece bu özelliği için izlenmeyi hak ediyor bence.
Naif sanatı biraz daha açarsak eğer, kuralsızdır ve ilkelci sanat
olarak da geçer. Naif ressamların resimleri duygusaldır ve ne görüyorsa onu
yapar. Perspektif filan aranmaz onlarda. Türkiye’nin ilk naif ressamlarından
biri Hüseyin Yüce’dir.
Filme dönersek…
Rus yapımı olan film bana sık sık Tarkovski’yi anımsattı.
Babayı anmadan olmaz tabi. Bu filmde de Tarkovski’nin şiirselliğine rastlamamak
mümkün değil. Tarko’nun filmlerinde babasının şiirlerini duyarız, bu filmde de
insanların bazı diyalogları şiir gibiydi.
Filmde kendini toplumdan ve insanlardan soyutlayan Pirosmani
bir restorana girer. Biraz ilerideki masada tanıdıkları oturur. Onlarla ilgilenmez.
Oturanlardan biri Pirosmani’ye laf atar ve diyalog gelişir…
“Yalnız bir adama yemek yaramaz. Bize katıl beraber içelim. İçini
kemiren ne? Derdini bizimle paylaş, biz de insanız. Hayatı yalnız yaşamak
zordur.”
Pirosmani eline kadehini alır ayağa kalkar ve saygıyla;
“Bana eşlik etmenizin şerefine.” Der ve kendi hayatına devam
eder.
Bir başka replik;
“Ne düşünüyorsun Nikolo? Bir içki iç ve dileğin gerçekleşsin”
Nikolo yani Pirosmani cevap verir:
“Bu hayatta ne kadar votka içmem gerekiyor. Yavaş içip de daha
çok mu çalışayım, yoksa bir dikişte içip sonumu mu getireyim. Hangisinin dahi iyi olduğuna karar
veremiyorum.”
Diğer insanların yaşadığı gibi yaşayamayacağını söylüyor Niko…
Evliliğe ve çocuk sahibi olmaya da karşı… Kısacası her şey
ona yüzeysel ve çok sıradan geliyor. Normalde olması gereken duyguların yerini başka
şeyler mi istila ediyor acaba bizim gibi türlerde?
Bu filmde pastoral bir stil de var. Yani naiflikle
kısıtlamak doğru olmayabilir. Kararı size bırakıyorum. Yazının uzun halini
bloğuma koyacağım. Ve film olsun, tiyatro, kitap olsun açık bitişleri severim.
Bu film de öyle bitti. İzleyin, analiz edin. Harika bir film. Tablo gibi.
Filmden bir cümle daha: “Hayat beni reddetti ve ben de
dostluğumuzu küçümseyerek seni terk ettim.”
Niko elindeki bir miktar para ile ticaret yapmak ister fakat
orada da tutunamaz. Hiçbir yere bağlı kalamıyordur. Bunu kimileri yaşadığı karşılıksız
aşka bağlıyor ki ben öyle düşünmüyorum.
Ve bir gün Niko ile alakalı bir haber çıkar gazetede. Niko’nun
gazeteden haberi yoktur henüz fakat insanlar Ondan yüz çevirmeye başlar,
duvarlarından Niko’nun yaptığı resimleri indirirler. Niko buna bir anlam
veremez ve en sonunda yolda gördüğü birilerine sorar neler olduğunu…
Devamını yazmayacağım… İzleyin ve görün. Tartışmasız harika
bir filmdi.
Bu vesileyle rahmetli hocam “Fırçasız Ressam” diye ünlenmiş
Metin Akarslan ağabeyime sonsuz ama sonsuz selamlar, sevgiler olsun.
BtLÂşK