6 Eylül 2025 Cumartesi

Pirosmani

 



Film Niko Pirosmani’nin bir yapıtı ile başlıyor. Pirosmani çok da alışkın olmadığımız ya da pek duymadığımızı “naif sanat” yani çocuksu çizimlerin hâkim olduğu bir stile sahip diyebiliriz. Yalın ve düz çizgiler kullanılarak ortaya konan eserler.

Ben ressamların hayatlarının ilham verdiğini düşünürüm hep. Çok fazla ressam tanıdım, atölyelerde çok zamanlar geçirdim. Gerçekten onların hayata bakış açısı dünyalılarınkine pek benzemez. Filmde de onu görüyoruz. Benim en çok hoşuma gidense filmin Pirosmani’nin tablolarına benzemesi. İnsanlar, hayvanlar, insanların ve eşyaların duruşları, o durağanlık inanılmaz. Sadece bu özelliği için izlenmeyi hak ediyor bence.

Naif sanatı biraz daha açarsak eğer, kuralsızdır ve ilkelci sanat olarak da geçer. Naif ressamların resimleri duygusaldır ve ne görüyorsa onu yapar. Perspektif filan aranmaz onlarda. Türkiye’nin ilk naif ressamlarından biri Hüseyin Yüce’dir.

Filme dönersek…

Rus yapımı olan film bana sık sık Tarkovski’yi anımsattı. Babayı anmadan olmaz tabi. Bu filmde de Tarkovski’nin şiirselliğine rastlamamak mümkün değil. Tarko’nun filmlerinde babasının şiirlerini duyarız, bu filmde de insanların bazı diyalogları şiir gibiydi.

Filmde kendini toplumdan ve insanlardan soyutlayan Pirosmani bir restorana girer. Biraz ilerideki masada tanıdıkları oturur. Onlarla ilgilenmez. Oturanlardan biri Pirosmani’ye laf atar ve diyalog gelişir…

“Yalnız bir adama yemek yaramaz. Bize katıl beraber içelim. İçini kemiren ne? Derdini bizimle paylaş, biz de insanız. Hayatı yalnız yaşamak zordur.”

Pirosmani eline kadehini alır ayağa kalkar ve saygıyla;

“Bana eşlik etmenizin şerefine.” Der ve kendi hayatına devam eder.

Bir başka replik;

“Ne düşünüyorsun Nikolo? Bir içki iç ve dileğin gerçekleşsin”

Nikolo yani Pirosmani cevap verir:

“Bu hayatta ne kadar votka içmem gerekiyor. Yavaş içip de daha çok mu çalışayım, yoksa bir dikişte içip sonumu mu getireyim.  Hangisinin dahi iyi olduğuna karar veremiyorum.”

Diğer insanların yaşadığı gibi yaşayamayacağını söylüyor Niko…

Evliliğe ve çocuk sahibi olmaya da karşı… Kısacası her şey ona yüzeysel ve çok sıradan geliyor. Normalde olması gereken duyguların yerini başka şeyler mi istila ediyor acaba bizim gibi türlerde?

Bu filmde pastoral bir stil de var. Yani naiflikle kısıtlamak doğru olmayabilir. Kararı size bırakıyorum. Yazının uzun halini bloğuma koyacağım. Ve film olsun, tiyatro, kitap olsun açık bitişleri severim. Bu film de öyle bitti. İzleyin, analiz edin. Harika bir film. Tablo gibi.

Filmden bir cümle daha: “Hayat beni reddetti ve ben de dostluğumuzu küçümseyerek seni terk ettim.”

Niko elindeki bir miktar para ile ticaret yapmak ister fakat orada da tutunamaz. Hiçbir yere bağlı kalamıyordur. Bunu kimileri yaşadığı karşılıksız aşka bağlıyor ki ben öyle düşünmüyorum.

Ve bir gün Niko ile alakalı bir haber çıkar gazetede. Niko’nun gazeteden haberi yoktur henüz fakat insanlar Ondan yüz çevirmeye başlar, duvarlarından Niko’nun yaptığı resimleri indirirler. Niko buna bir anlam veremez ve en sonunda yolda gördüğü birilerine sorar neler olduğunu…

Devamını yazmayacağım… İzleyin ve görün. Tartışmasız harika bir filmdi.

Bu vesileyle rahmetli hocam “Fırçasız Ressam” diye ünlenmiş Metin Akarslan ağabeyime sonsuz ama sonsuz selamlar, sevgiler olsun.

BtLÂşK





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Merhaba Halikarnas Balıkçısı

  Merak ettiğim bir oyundu “Merhaba Halikarnas Balıkçısı” Sebebi kırmızı çizgilerimden biri olan M. Cevat Şakir anlatısı olması. Bu bir an...