24 Ekim 2017 Salı

BEYOĞLU

Beyoğlu deyince aklıma ucu bucağı olmayan bir zenginlik geliyor. Kültür zenginliği, insan zenginliği, eşya zenginliği, yiyecek, giyecek "ne ararsam var" dediğimiz şeyler vardır ya işte onların toplamı olabilecek kadar büyük bir bir zenginlik. Hatta dil zenginliği, ırk zenginliği... Delicesine bir zenginlik bu.


Taksim'den İstiklâl Caddesine doğru baktığınız zaman gördüğünüz o insan seli inanılmaz bir görüntü. "Ne işi var bunca insanın burada?" Benim ne işim varsa onların da o işi var! Beyoğlu benim rutin adreslerimden biridir. Taksim, Cihangir ardından Galata... Yukarıdaki fotoğraf bana ait. Berbat bir çekim olduğunun farkındayım fakat internetten resim aşırmaktansa kötü de olsa kendi çektiğim fotoğrafları kullanmayı tercih ettim. Bunları Japonya'da yaşayan ve buraların özlemini çeken arkadaşıma messenger kamerası ile çekip yolladım ve buraya da eklemek istedim.

Taksim'e giderim de Kızılkayalar'da ıslak hamburger yemem mi :) Neredeyse 7 yaşımdan beri oranın hamburgerini yerim. Islak hamburger ve muzlu süt. Muzlu sütü duyanlar ağızlarını yamultuyor genellikle ama bu hamburgere anne eşliğinde ve 7 yaşında başlayınca sonuç bu! Ve hâlâ bu hamburgeri muzlu süt ile yerim. Bence deneyin :)





Bu arada Beyoğlu Sahaf Festivali'ni es geçmemem gerek. Kitaplar o kadar ucuzdu ki... Rastladığım 1949 baskı klasiklerse deyim yerindeyse şeker gibiydi... Tasvir ve detaylı karakter analizi meraklıları için işte size Balzac'ın bir kaç eseri. Sadece 5 TL



Ve ben; halen nekahat dönemindeyim diyebilirim. Gripten kurtuldum dediğiniz anda ani bir U dönüşü ile geliveriyor kapınıza. Kendinize dikkat edin! Görüşmek üzere :) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Merhaba Halikarnas Balıkçısı

  Merak ettiğim bir oyundu “Merhaba Halikarnas Balıkçısı” Sebebi kırmızı çizgilerimden biri olan M. Cevat Şakir anlatısı olması. Bu bir an...