Dün size Meryl Streep’in bir filmini izleyeceğimden
bahsetmiştim. Bazı filmleri defalarca izlerim çünkü bunu hak edenler var
aralarında. Kiminde yaşamak isteyip de yaşayamadığınız bir hayatı görürsünüz,
kimindeyse yaşayıp kurtulduğunuz ve bir daha asla yaşamak istemeyeceğiniz bir
hayatı ya da her hangi bir şeyi.
Filmin adı: Julie
& Julia. Birçoğunuz izlemişsinizdir belki. Yarı dönem filmi gibi bir şey.
Hoş, şık, zarif, sevgi dolu bir film. Ve tereyağını kesinlikle sevdiriyor :) Meryl,
filmdeki rolünde bir şey olmak istiyor. İşe yaramak, kendini ispat etmek gibi… Yeteneklerini
sınıyor, düşünüyor. Şapkalara merakı var belki şapka yapma kursuna gidebilir ya
da yemek! O yemeği tercih ediyor. Ve ünlü bir yemek kitabı yazarı oluyor uzun
uğraşlar sonunda. Daha önce dediğim gibi ben film eleştirmeni değilim. En fazla
oyunculardan ve filmin bende bıraktığı etkilerden bahsedebilirim o da büyük
ihtimal duygusal olacaktır.
Bu arada, bu sene senaryo eğitimi alacağım çok değerli
yönetmen & senarist Sabri Saydam’dan. Burada kulaklarını çınlatmadan
geçemeyeceğim. O kulaklar çınlatılmayı hak ediyor. İdealist, öğretmek ve
yetiştirmek isteyen bir isim. Bu kararı aldığımdan beri filmleri daha dikkatli izliyorum hatta notlar almaya başladım... Müstakbel öğretmenim kameraların arasında kaybolmuş ve kibre bulaşmış
biri değil. Bu da insana umut veriyor doğrusu. Eşinden de alacağım dersler de var
fakat onlar önümüzdeki günlüklere konu olacak. Orası kesin! Şimdilik merak edin
J
Sahi film diyordum. Düz yazılara, roman yazmalara, şiir
yazmaya alışığım fakat günlük gerçekten çok geniş bir alan. İnsan ister istemez
konudan konuya atlayabiliyor ( işte günlüğümdeki ilk yalanım. Ben bir kadınım ve çenem oldukça düşük tıpkı olması gerektiği gibi :) )... Evet film çok güzel. Ve filmi güzel kılan
şeylerin başında Meryl Streep’in muhteşem oyunculuğu geliyor. O doğallığı,
kendine has gülüşü, sade makyajı, teninin rengine kadar sahip olduğu duruluğu
insanı ekrana çekiyor. Uzansam dokunacakmışım gibi bir his bırakıyor bu kadın
bende. Sabun gibi sanki.
Ünlü bir oyuncuyu sabuna benzetmek de ilginçti J Evet, o kadın beyaz,
nahif bir sabun benim için. Ama bıraktığı iz asla sabun köpüğü kadar uçucu
değil.
Julie & Julia’yı izleyin. Keyif alacaksınız. Yaşanmış
bir hikâyeden uyarlanmış olması da ayrı bir izlenme sebebi olabilir.
***
Ve, şu an yaşadığım eve iki ay önce taşındım... Geride bıraktığımız evde birkaç parça eşyamız kalmıştı. Bugün ben evde yokken
gelmişler. Yani eşyalarım. Aslında birkaç parça değil epey eşyamız kalmış orada…
Eski kasetler, ufak bir şifonyer, Melih’in davul takımı, armut koltuklarım. En
önemlisi de çalışma Odam! Kaç haftadır mutfak masasında pinekliyorum!
Olamaz, günlük yazım çok uzun oldu! Tamam gidiyorum.
Yarın akşam eşyalarla kurulan “duygusal bağ” konusunu yazacağım. Bunu yazmalıyım çünkü bugün daha iyi anladım eşyalarla olan ilişkinin ne demek olduğunu! İnanın apayrı bir konu. Hepinizi seviyorum. Beni kim okuyorsa J Hep mutlu olun hem de çok…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder