Kirin Kiki’nin ve Masatoshi Nagase’nin oyunculuklarına hayran kalacağınız bir Japon yapımı.
Türkiye de sinir olduğum şeylerden biridir basmakalıp isimlerin ya da arabesk öğelerin ardına saklanıp olayı kestirip atmak. Bu filmde umut yok umutsuzluk da yok ama filmin adını Umudun Tarifi olarak değiştirmişler. Neden çünkü filmde yaşlı bir kadın var, üzgün bir adam var. En basit yoldur dramatik bir isim koyup eseri yaftalamak. Benim bir kitabıma da aynı şeyi yaptılar hatta bir kaçına. Romanda başkarakter intihar etti diye tutmuşlar kapağa urgan koymuşlar.
Neyse bu da benim eleştirim. Oysaki film çok spritüeldi. Her sahnede derinlik vardı. Kadrajdan bahsetmiyorum, manadan bahsediyorum.
Benim için kiraz çiçekleri hiç bu kadar anlamlı olmamıştı mesela.
Tatlı fasulye kavurmasındaki fasulyelere saygı duymak da aklımdan geçmezdi hiç.
Minnet duymak… Japonlar başta olmak üzere birçok kültürde yemekten önce Tanrı’ya şükredilir. Müslümanlarda yemek bitince, o da akına gelirse tabii. Fakat irfan sahibi diyebileceğimiz güruh bizde de yemekten önce şükreder. Geçerli ve zor olan budur.
Dediğim gibi, ruhsal bir film olduğu için insanın içindeki bir takım duyguları da canlandıran zor bir filmdi aslında.
Bazen veda etmemiz gereken kişiler, eşyalar ve mekânlar olur. Gitme vakti geldiğinde gitmeyi bilmeyi de büyük bir incelikle anlatıyor film. Ve bunlar hep kiraz ağaçlarının gölgesinde, Dolunayın şahitliğinde oluyor
Bir kanaryayı kafesten salmak, kiraz ağacının uçuşan yapraklarıyla sevinmek, Güneşle beraber mutlu bir şekilde yeniden doğmak…
İnsanın hikâyesi bitmez. Teşekkürler Naomi Kawase.