Filmde bir kişi daha var rahmetle anacağımız; Füreya Koral. Ünlü seramik sanatçısı ve aynı zamanda da Cevat Şakir’in yeğenidir. Filme büyük değer kattığını düşünüyorum.
Film fantastik türde fakat tabi hem dönem itibariyle hem de eldeki imkânlarla yönetmen izleyiciye “hiç”liği sorgulatıyor. Bunu en derin şekliyle son dakikalarda anlıyoruz. Gerçekten kimsenin beklemeyeceği bir sonla karşılıyoruz Yavuz Turgul’un “hiçlik” mesajını.
Hikâyeye gelirsek; İki eski dostun hayatını izliyoruz aslında baştan sona. Bu hikâye aralarına giren Kumru adlı sağır, genç bir kadınla renkleniyor. Birkaç yerde gerçeküstü sahneler görsek de, o sürpriz sonu hiç beklemiyorsunuz. Bu sonu merak etseniz de etmeseniz de bu filmi izlemeniz gerek. Füreya hanım filmde gerçek hayatındaki ağırlığı ve asil duruşuyla çıkıyor karşımıza. Onun olduğu sahnelerde de hiçlik vurgusuna rastlıyoruz ama göze sokmadan, tadında…
İki arkadaş pavyonda çalışıyorlar. Komedyen olarak sahne alıyorlar sahne adları; Modern Komikler: Karabiberler. Yoksulluk, borç, kira, insanlık, dostluk ve aralarda 30 yıl öncesinin İstanbul’u. Sade bir anlatım ve ustaların dillere destan performansı.
Sinemada çok rastlanmayan, daha ziyade tiyatroda gördüğümüz anlatıcılar var filmde. Bu da ilginç ve riskli bir detay. Yönetmenin vizyonel bakış açısını bir kez daha alkışlayarak devam edelim…
Anlatıcılar oldukça kalabalık. Kemancısından, klarnetçisine kadar kimi arasanız var. Bu kişiler; Rüya Pavyon’un saz heyeti. İşte böyle başlıyor kıymetli bir sanat filmi. Siyah beyaz olup 3 saat sürseydi emin olun sanat oğlu sanat filmi olurmuş. Şart mı? Bilmem… Bazı filmler kitap gibi okunur. Bu filmi de saatlerce okumak isteyebilirdim. Bir buçuk saatte hayatlar yaşanıyor filmde. Abidin… ah kafasındaki uçtu uçacak cinsinden peruğu bile bir şeyler fısıldıyor kulağınıza… Ustura çekiyor bir kadın arada Abidine. Mahmut desen, onun da travması büyük ama o da aşık oluyor sonunda. Ve gölge oyunu… Gerçek sandığımız ya da gerçek olmayana yüklediğimiz anlamlar yüzünden yaşadıklarımız. Var ama yok. Duvara yansıyan bir gölge aslında ve belki de yanı başımızdadır kim bilir.
Siz hiç aşık oldunuz mu? Peki aşkınız duruyor mu yerinde? Ya da siz var mısınız kuzum?
Hayatta hiçbir şey gerçek değil galiba.
Teslim olmalı görmediğine ama bildiğine… Fazla da üzerine düşmemeli bir şeylerin. Bazen izlemeli boş gözlerle, derinliğini yitirmeden mananın. Ben bu filmden bunu anladım.
Ustalara selâm olsun.